Kayseri İlçeleri:
Talas:
TARİHİN NEFES ALDIĞI YER:TALAS
Ali Dağının eteklerinde kurulu olan Talas, Kayseri’de tarihi dokusuyla, eskiye ait birbirinden güzel ev, köşk ve villalarıyla nefis bir sayfiye yeridir.
Meşhur bir Kayseri türküsü şöyle diyor:
Ali Dağı derler dağların hası
Çekmiş kucağına koca Talas’ı
Cumhuriyet yıllarından önce Rum, Ermeni ve Türk nüfusun birlikte yaşadığı ilçede doğa güzelliklerinin yanı sıra mimari zenginlik ve kültürel bir kaynaşma da ortaya çıkmış. Kiliseleri, camileri, mescitleri, okulları, hastaneleri öne çıkmış Talas’ın. Özellikle Panaya Kilisesi (Yeni Cami), Talas Amerikan Koleji, Amerikan Hastanesi, Cemil Baba Türbesi, Devir Köşk, Atatürk köşkü akla ilk gelenler arasında yer alıyor.
Bugün 50 bin nüfuslu bir ilçe olan Talas’ın tarihi evleri de çok değerli. Daracık sokaklarda ahşap ile taşın kol kola olduğu evlerin çıkıntıları yollara sarkıyor. Evlerin camları birbirine bakıyor, ama asıl ortaklıkları evlerin kapılarının baktığı ortak avlularda başlıyor. Aynı avluda büyüdük diyen komşu çocukları eskileri anlatırken arkadaş mı, kardeş mi olduklarını unutuyorlar. “Evler yan yana, insanlar can cana idi” diye başlayan anıların lezzetine doyum olmaz besbelli.
ALİ DAĞI KADAR KABAK YETİŞTİRMEK…
Tokat’ın kazanları meşhur imiş. Bir Tokatlı ile Kayserili yan yana gelmişler. Tokatlı lafa “bizim orada bir kazan yapılır” diye başlamış ki ballandıra ballandıra anlatıyor.
-Bizim Tokat’ta bir kazan yaparlar, Allah seni inandırsın, kazanın içine üç usta girer, birbirlerinin çekiç seslerini duyamazlar.
Kayserili “hadi canım sende…” dememiş de bakın neler anlatmaya başlamış. Önce büyük bir keyifle başını sallamış ve başlamış anlatmaya:
-Doğru hemşerim doğru… Bizim orada da Talasaltı denen bir yer var. Allah seni inandırsın, öyle bereketli topraklarda öyle büyük kabak yetiştirirler ki, kabağın büyüklüğünden Ali Dağı görünmez olur.
Tokatlı “hık mık” diyecek olmuş, Kayserili daha devam ediyormuş:
-Sonra, sizinkiler o kadar büyük kazanları ne için yapıyorlar? İşte bizim kabakları pişirebilmek için… Bu kadar büyük kabak her kazanda pişmez değil mi Tokatlı hemşehrim!
Adam ne yapsın söyleyecek söz bulamamış.
ALİ DAĞI’NDA İMRÜ’L-KAYS’IN MEZARI MI VAR?
Ebu’l Hasan Ali Bin Bekr El-Herevi isimli seyyah 1215 yılında Kayseri hakkında bilgiler verirken sözü Ali Dağı’na taşır ve “Buranın yakınında Asib Tepesi ve üzerinde ünlü Arap Şairi İmru’l-Kays’ın mezarı vardır.” demektedir.
Tarihi bilgilere göre, İmrü’l-Kays, Arabistan yarımadasındaki Gassani Kralının oğludur. Müslüman olmadığı bilinen Kays’ın Müslümanlara karşı yardım istemek amacıyla Bizans İmparatoru ile görüşmeye geldiği, görüştükten sonra da dönüş yolunda Kayseri’de Asib Dağı (Ali Dağı) yakınlarında öldüğü ve dağın eteklerine gömüldüğü açıklanmaktadır.
ALİ DAĞI VOLKANİK BİR PATLAMA SONUCU DOĞDU
Hamilton ise 1835 yılında Ali Dağı ile karşılaşmış ve burada yaptığı incelemede dağın volkanik bir patlama sonucu oluştuğunu iddia etmiştir. Ayrıca Hamilton, Ali Dağı’nın eteklerinin ceviz ve kayısı ağaçları ile kaplı olduğunu söyler.
ALİ DAĞI’NDAN ERCİYES’İ SEYRETMEK BÜYÜK KEYİFTİR
1848 yılında Ali Dağına tırmanan Rus Tchihatcheff, Ali Dağını ölçmeye çalışır ama tırmanırken barometresi kırıldığı için tam bir ölçüm yapamaz ve Ali Dağının 1800-2000 metre arasında olduğunu söyler. Ali Dağında görülen manzaranın çok etkileyici olduğunu ve Ali dağından Erciyes’i izlerken insanın daha çok etkilendiğini belirtir. Ali dağının bitki örtüsü bakımından Erciyes’e çok zengin olduğunu da belirtmiştir.
ALİ DAĞININ ETEKLERİNDE KAMP...
İngiliz Tozer de 1881 yılında Ali Dağı’nın eteklerinde kamp yaptığını anlatıyor. Talas’taki Amerikalı misyonerlerin kurduğu okulların öğrencileri ve öğretmenleri yaz aylarında Ali Dağı’nda kamp yaparlarmış, bu kamplardan birine de İngiliz Tozer konuk olmuş.
ALİ DAĞI’NIN ADI NEREDEN GELİYOR?
1909 yılında Tomarza istikametinden Kayseri’ye ulaşan fotoğraf sanatçısı ve yazar Getrude Bell, Kayseri’ye gelirken Ali dağının küçük zirvesinin altındaki Sarı Han harabelerinden geçtiklerini bildirmektedir.
Bayan Bell, aslen Kayserili olmayan ve kendisine Kayseri’yi pek hoş olmayan bir tarzda anlatan zaptiyeden Ali Dağı’nın adını öğrenmiştir. Zaptiye, Ali Dağının adının “Ali İbn Ebu Talib”in adından geldiğini söylemiştir
Develi Ayşepınar Köyü:
Tarihi
Bilindiği kadarıyla ilk olarak Hititler devrinde yeleşim alanı olarak kullanılmıştır. Yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkan bulgular bölgenin tarihi değerini gösterir derecede boldur. Şah Şirin(saserin), Ağzı Güzeller en önemli Hitit kalıntılarıdır.
Hititlerden daha önce de buraların yerleşim alanı olarak kullanıldığı çıkan tarihi eserlerden anlaşılmaktadır. Yer altından çıkan tarihi eserlerden bir kısmının Milattan Önce 5000 yıllarına ait olduğu belirlenmiştir.
Anadolu Selçuklu Devleti'nin 1071 Malazgirt Savaşı'ndaki başarısıyla ORTA ANADDOLU ile birlikte buralarda Türklerin egemenliğine girmiştir. Ayşepınar Köyündeki Türkmen yerleşimi Osmanlı Devleti zamanında başlar ve Yavuz Selim'in Şah İsmail Hatayiyi yenmesi sonrasında bu çevredeki; Ayşepınar, Şıhlı, Karaköy, Saraycık, Şahmelik, Kale, Deresimli gibi köylere dalgalar halinde Avşar, Varsak, Cerit, Bozdoğan, Kocahallı(kocanallı, kocamanlı) gibi Türkmen boylarından oymaklar(kabileler) yerleşir.
Bu köyün arazisi üzerinde yaşamış pek çok küçük ören yeri mevcuttur. Bunlardan bazıları Saserin (Şah Şirin), Kuyucak, Arıören, Havadan, Sağır Kilise, Kumluca, Yağlavak (Yağlı Koyak) tır. Arıören'den çıkan bazı çanak çömlekler Kayseri müzesindedir. Yapılan inceleme sonucu bunların Milattan Önce 5.000 yılına ait olduğu bildirilmiştir.
Bu köy, adını şu hikayeden almaktadır:Bir gün koyunlarını yitiren Eşe(ayşe=ayça) adında bir Türkmen kadını koyunları aramaya çıkar ve bir süre sonra onları bir su gözünün yanında otlarken bulur. Ortada buz gibi su akmaktadır. Eşe kadın hemen oraya daha sonra bulmasını kolaylaştıracak taşlardan bir bel koyar. Eşe ananın haber vermesiyle su gözünün olduğu yere gelen Türkmen obasının gençleri hemen oraya güzel bir kuyu yaptırır.Daha sonra Eşe kadının bağlı olduğu Türkmen obası gelip buraya yerleşir. O tarihten sonra buraya Eşe'nin yaptırdığı pınar manasına gelen Eşepınarı denilmeye başlanır. Cumhuriyet döneminde bu isim Ayşepınar olarak değiştirilir.Türkmen boylarının bir kısmı da buraya gelerek yerleşirler.
Ayşepınar köyü, 1928 yılına kadar Kozan sancağına bağlı Feke ilçesine bağlıydı ve Zamantı(samantı=samanlı=şamanlı) ırmağı Kozan ile Develi arasındki sınırı oluşturuyordu. 1928 yılında Kozan sancağının Adana'ya bağlanarak ilçe statüsüne getirilmesiyle Ayşepınar, Şıhlı, Karaköy, Saraycık, Deresimli, Kale gibi köyler idari anlamda Kozan'dan ayrılarak Develi ilçesine bağlandılar.
Türkmen oymakları bu bölgeye yerleşirken buralarda yaşamakta olan Türkçe konuşan Hıristiyanlar da vardı. Bu Türkçe konuşan Hıristiyanlar küçük bir dini cemaat olarak Kurtuluş savaşı dönemine kadar buralarda azınlık olarak kalırlar ama Kurtuluş Savaşı sonrasında da bir bölümü Yunanistan'a mübadil olarak gönderilir, bir kısmı ise İstanbul'a göçerler.
Nüfusu yaklaşık 1800 olan Ayşepınar köyü çevre köylere oranla tarım ve hayvancılıkta gelişmiştir. Üç tarafı Zamantı Irmağı ile çevrili olan köy tarihi ve doğal dokusuyla görülmeye ve gezilmeye değerdir. Özellikle Azözeller (Ağzı Güzeller) diye bilinen mağaraların giriş kapısındaki süslemeler oldukça ilginç olup görülmeye değer yerlerdir. Saserin (Şah Şirin)'deki yer altı mağaraları da oldukça ilginç birer tarihi eserlerdir. Köyden bir çok ailenin Kozan, Ankara, İstanbul, Kuşadası, Antalya gibi yerlere göçmesine rağmen Ayşepınar hâlâ Develi'nin en büyük köyüdür.
Kültür
Köyün gelenek, görenek ve yemekleri genel olarak Kozan, Feke, Sarız gibi ilçelerimizin Varsak, Avşar, Ceritli, Bozdoğanlı Türkmen köyleriyle benzerlik gösterir. Örneğin köy düğünleri perşembe gününden başlayıp pazar gününe kadar sürer. Halı ve kilim dokumacılığında yine Ayşepınar köyü ile Kozan, Sarız, Feke çevresindeki Türkmen köyleri arasında kullanılan teknik ve desenler konusunda benzerlikler çoktur.
KOCAHALLILAR(UYANIK kabilesi), KARAMANLAR, GÜNEYLER, Ilgınlar, Ulusoylar, KÖKSALLAR, ÇAKIRLAR KÖYÜN EN KÖKLÜ TÜRKMEN AİLESİ KOCABAŞLAR OLUP BİR KOLLARI DA ADANA-KOZAN'A UZANIR. KÖYÜN GEÇMİŞİ SELÇUKLULARLA GELEN OĞUZ TÜRKLERİNE KADAR DAYANIR.
Coğrafya
Kayseri iline 113 km, Develi ilçesine 27 km uzaklıktadır.
İklim
Köyün iklimi, karasal iklimi etki alanı içerisindedir.
Nüfus
Yıllara göre köy nüfus verileri
2007 1785
2000 1304
1997 1327
KÖYÜN BİLİNEN EN eski Türkmen aileleri: Kocahallılar(uyanık), Karamanlar, Güneyler, Köksallar, Çakırlar, Ilgınlar, Ulusoylar olarak sıralanabilir. Adı geçen ailelerin Kozan, Kuşadası, Ankara, İstanbul, Antalya gibi şehirlerimize de yayılmış uzantıları vardır.
Ekonomi
Köyün ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayanır. Ayrıca halı ve kilim dokumacılığıda yapılır. Köyün tarımsal imkanları sulu tarıma uygun olmadığı için köyün çalışabilir nüfusunun büyük bölümü mart ayından itibaren inşaat yapılan büyük kentlere inşaat ustası olarak çalışmaya gider. Köyde yaygınlaşan büyük baş hayvan besiciliği ev ekonomisine katkı anlamında oldukça önemlidir.
Muhtarlık
Yerleşim yerinin köy tüzel kişiliği alması ile birlikte köyün tüzel kişiliğini temsil etmesi için köy muhtarlık seçimleri de yapılmaktadır.
Seçildikleri yıllara göre köy muhtarları:
2004 - Kemal UÇTU
1999 - Mustafa DOLGUN
1994 - Ali Rıza SERT
1989 - Ahmet KARAMAN
1984 - Yaşar KÖKSAL
Altyapı bilgileri
Köyde ilköğretim okulu vardır. Köyün hem içme suyu şebekesi hem kanalizasyon şebekesi vardır. Ptt şubesi ve ptt acentesi yoktur. Sağlık ocağı ve sağlık evi vardır. . Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır